MERYEM ARICAN
  • ESERLER
    • AKADEMİ ÖNCESİ
    • AKADEMİ YILLARI
    • İLK SERGİ
    • MÜREKKEP DESENLER
    • AYNA GÖL
    • SAVAŞ SANATI / SANAT SAVAŞI – ENSTALASYON
    • OTOPORTRELER VE PORTRELER
    • CUMHURİYET KADINLARI
    • ANTİGONE
    • ÖNEMSİZ ŞEYLERİN ÖNEMİ
    • KİBELELER
    • MARGARİTA / KİBELE
    • STEPİN DANSÇILARI
    • HZ. MERYEM RESİMLERİ
    • ASAMBLAJ ÇALIŞMALARI
    • EVREN VE BEDEN: RİTİM, RAHİM, RAKS
    • KELEBEK RÜYALARI
  • RESİM OKUMALARI
  • HAKKINDA
  • İLETİŞİM

Erol Akyavaş ve Sonsuzluk Kuşatması

“Deryaya Dalıp Bütüne Ermeyi Uman Damla varlığın Deryada Dağılışı, Yok Oluşu Üzerine Huzur Veren Bir Deneyim”

Erol Akyavaş soyut resimle başlayan sanat serüvenini olgun yaşlarında tinsel algının yansıtılmasına adar.

[…] Söz konusu yapıların oluşum koşullarında temsil ettiği her şey, geçiciliğin yetkesi karşısında yenik, dilsizdir. Gerçeklik ya da var oluş, “zaman” ustasının elinde aracısız, yeniden inşa olur. Kale, artık “geçiciliğin kalesi”dir.

[…] Bezeme, gerçekliğin kimliklendirilmesinde motif değeri taşıyan yaklaşım yöntemdir. Duvar parçalarının örgü siteminde izlenen bu yöntem, görünen gerçeklik ve algılanan gerçek dışı arasında bir bağ kurar.

[…] Resmin sol üst köşesindeki bulutlar, birazdan sağında olacaktır. Bulutlar arasından fırlayıp uçan el bulut parçalarının yoğunluk değişimlerinde, benzetmenin bir sonraki sürecine kayacaktır. Biraz önce el sanılan motif bir kurdun profilinden kendini yeniden okutacaktır. “Geçicilik” kavramı, Erol Akyavaş resimlerinin terennüm edilmeden var olan içsel anlamıdır.

[…] ”Şimdi” ise, bu deneyim dışında tutulmuştur. Akyavaş’ın resimlerinde “şimdi”, “KUŞATMA” resminin izleyicisi ile varlıksallaşmaktadır. Sanatçı bu noktada kuramsal düzeyde sessiz, sözsüz, varlıksız bir zaman kesitini motifleştirmektedir. İzleyenin “şimdi”, şu an hali resim içeriğinde tinsel düzeyde bir deneyim olarak gerçekleşen “sonsuz”la aynı cümlede buluşmaktadır. Damla ve derya trajedisi, tinsel deneyim dışında kapılarını açmayan labirent binasıdır. Labirent, içindeki içinde olandır.

Yazının tamamı için bakınız, Artam Antik A.Ş. 200. Müzayede Kataloğu, ss. 220-221, 2010.

Piet Mondrian’ın tuvallerinde “beyaz lale ve kare”nin doğuşu…

[…] Hasta, yorgun bir anne, dört çocuk ve zamanının çoğunu ev dışında geçiren bir baba…Bu atmosferin zenginlik, neşe ve şefkatle aydınlanan bir yuva olmadığını tahmin etmek zor değildir.

[…] Psikanalizin babası Freud’un öğrencisi C.G. Jung’a göre simge ve semboller ne denli arkaik ve geriden geliyor olursa, o denli kolektif ve evrenseldir. Mondrian da kuramsal yazılarında evrensel form ve renklerle tasarladığı bir sanat programını hedeflediğini belirtiyordu. Bu bağlamda lalenin temsil ettiği kadının izini Mondrian’ın babasına yardım göreviyle yaptığı kopya imgelerin arasından takip etmek aydınlatıcı olacaktır.

[…] Kolektif imgelerle, Mondrian’ın sanatını temellendirdiği evrensel formlar arasında ilişki kurmak, ilk kopya resimlerin konu ve biçim özellikleriyle sanatçının resimlerinin konu ve biçimleri arasında ilişki kurmak anlamına gelmektedir.

[…] “Martyr”, kurban olarak adanmak, kendini kurban etmek… Tıpkı zehirli çiçeğin işaret ettiği yeri işaretliyor.

[…] Kırsal yaşamın huzur veren yalınlığı Mondrian’ın akademi sonrası çalışmalarının konusunu oluşturur.

[…] Yeninin öncüsü olan Mondrian’ın kırsallık düşkünlüğünün nasıl açıklanması gerekir. […] Mondrian yazılarında bu niteliği şöyle dile getirir: “Som olan, akılla kavranan evrenin özüne karşılık veren som görsel ögeler yalnız düz çizgi, ana renkler ve karedir.”

[…] Bu arada “Batı” kavramı da hızlı bir yolculukla “Eski Avrupa”dan Amerika’ya taşınır. Batı kendi var oluşunun maddi manevi araştırmasını yaptığı bu süreçte, “öteki”nin de ayırdına varır.

[…] Sanatçılar bireysel ya da grup olarak, görünen mekan, süren zaman kavramları hakkındaki ön yargıları terk ederek, yeni ufuklara açılırlar. Bu açılımın coşkusunda yalnız bilimsel buluş ve kuramlar değil, felsefe de ağırlıklı bir etken olur. Laikleşen düşünce alanı tez ve antitezlerle zenginleşir. Görünenlerin dışında görünmeyen taneciklerden söz eden bilim, deney ve gözlemin tapınağının dışında yeni açılımlar sunar.

[…] Eksi Mısır’ın Hermetizmine uzanırlar. “Zehirli Çiçek”, kendini bir inanç uğruna kurban etme, “Martyr” motifi, köken olarak Mısır kültürüne aittir. Bu kutsal davranışın Mısırlı temsilcisi ise Skarabe’dir. Modernizmin en uç temsilcilerinden olan Mondrian da bir seçim yapmış görünmektedir. 1909’da Teozofi Derneği’nin üyesi olur.

[…] Mondrian’ın geometrik soyut resimlerinde eğik ya da eğri çizgi görülmez. Kullandığı ana form karedir.

[…] Mondrian’ın resminde kare, mükemmel, tarafsız aklın kavrayışını karşılayan bir form kararlılığı göstermektedir. Gerçeklik dünyasında her şey doğar, büyür, değişir ve ölür. Ne biçimleri ne de renkleri güven verici tamlıkta, mutlak biçim ve renkler değildir. Bu düşünceden hareketle Mondrian, kübist dönemin arkasından doğanın biçimleri gibi renklerini de soyutlar. […] Siyah, beyaz ve ana renkler; düz çizgi ya da birbirini dikey olarak kesen çizgi ağları…

[…] Evolution (Evrilme) adlı resminin konusu acı çekme ve ruhsal erginlenme ile ilgilidir. Panolarda yer alan kadın figürleri çıplaktır. Ancak bu çıplak bedenlerde şehveti uyaran nitelikler izlenmez. Orta paneldeki figür, Arkaik gözlerle apaçık meydan okuyan bir duruştadır. Saçlar Mısır peruklarını, aynı zamanda açan bir zambağı düşündüren formdadır. […] Sol panelin renk ve biçim düzenlenişinde hafifleme, yükselme etkisi yapan bir belirsizlik vardır. […] Sağ panelde renkler mora dönüşüyor. Omuzlardaki altıgenler parlak sari, keskin ve bir mühür kadar kımıltısızlar. Mavi üzerinde turuncumsu sari renk altıgen bir yıldız gibi parlıyor. […] Üçlü panelin her birinin ve üçünün verdiği eksen kurgusu yataya düşen doğrultudadır.

[…] Mondrian’ın hedeflediği resim belli bir zaman kavramı içindeki görünümün kişisel yorumu olmamalıydı. Bu nedenle 1911-14 arası yaptığı “Yel değirmenleri” ve “Ağaç Dizileri” gibi resimlerinde eriştiği soyutlamaları tekrar inceler.

Yazının tamamı için bakınız, ANTİK DEKOR, Sayı 113, ss. 80-88, 2009.

Marc Chagall: uzun bir ömür, uzun bir yol…

[…] Chagall’ın başında tacı olan kelimesi ise engin, soyut, sevgi açılımı olarak aşktır. Zorbalık, yıkım, ayrımcılık ve savaş hariç, Chagall tüm kelimelerinin başına sevgi parantezini açar.

[…] “Hak ve eşitlik” Chagall ve ailesinin karanlık arka planıdır. 1917 Ekim Devrimi’ne değin, Rusya’da yaşayan Yahudiler, Rusların sahip olduğu hak ve özgürlüklere sahip değillerdi. Devlet okullarında öğrenim, St. Petesburg’da yaşamak da…Babası Sachar Segal’den derin bir saygıyla söz eden Chagall, annesi Feiga İta’dan sevgi ve ufak tefek yürekli insanlara duyulan hayranlıkla bahseder.

[…] Klezmer müziğinin kökleri Orta çağ’a kadar uzanmaktadır. Yahudilerin yaşadığı felaket ve acıları, geleneklere bağlılığı, yaşamın yalınlığını ifade eden bir müzik türüdür.

[…] Film ve müziği ile yaygınlaşan “Damdaki Kemancı” resminin çatılara çıkan kahramanı, yerle gök arasında tasarlanan büyüklüğüyle anıtsal bir imgedir. Onu anıtsallaştıran bir hayat ağacı gibi yerle gök arasında bağ kuran müziğidir.

[…] Yahudilere yasak olan kente giriş iznini, babasını bir dostu aracılığı ile elde eder. Bu süreç onda maddi sıkıntılarıyla iz bırakır. Avukat Goldberg vasıtasıyla İmparatorluk Güzel sanatlar okuluna 1907 yılında kabul edilir.

[…] Chagall’ın zarif, kültürlü, zeki ve güzel Bella ile ilgili söylemleri tamamlanmışlık duygusuna ilişkindir. Eğer sanatsal üretkenlik onun en büyük erdemi olmasaydı, tarih onu büyük sanatçı hanesine değil; modern yüzyılın büyük aşık hanesine yazabilirdi.

[…] Ki bu insanların çoğu ilerde sürrealizmin kuramcı ve sanatçıları olacaklardır. Chagall kendisini geliştiren bu insanları ne denli önemsediğini resimleriyle belgeler. Havva ile Adem’in konu olduğu resim Apollinaire’e adanmıştır.

[…] Sofu Hasidik Yahudi yoksul bir aile, Rusya’da istenmeyen vatandaş, ünlendiği ortamda Yahudi kimliği nedeniyle tutuklanarak sığınmacılığı yaşaması, Paris’e onurlandırılarak dönüşünün ardından Rusya’nın resmi davetini reddederek hayatına Fransız vatandaşı olarak tamamlaması…

[…] “Narrative Art” öyküleyici sanat; bu terimin Chagall’in resimleriyle buluşması şaşırtıcı değildir. Onun ilk bellek katmanları Hasidizmin bilgi ve töreyi bir öykünün içine yedirerek aktarma geleneği ile donanmıştır. Chagall’in resim dili öyküleyicidir.

[…] Bu karşıt kavram çiftleri, aşk ve cinsellik olgularına temellenir. Chagall’in “Nişanlım” resminde cinselliği gündelik, doğal bir gerçek olarak samimi bir kişisellikle yorumlar. Ancak aşk kavramını, kadın motifinin doğum, evlilik, yüceltme, annelik gibi daha karmaşık ve evrensel düzeyleriyle ilişkilendirerek değerlendirir.

[…] Bir ucu meleğin bedeninin alt bölümüne dayalı çalgıcısız keman, hüznün ağıdını söylüyor. Keman ve yay, ok ve yay gibi bir gerginliğin aksına yerleşmişler. Hedef belli…Boşlukta asılı gibi duran kemana bu enerjiyi veren, onu dişlerinin arasında sımsıkı tutan, düşürmemek için çabalayan sarı inektir. Harikulade güzel Doğulu kadın gözüyle dosdoğru izleyici bakan ve sanki destek dileyen sarı inek…

[…] dinsel mitolojinin belleğine günah kavramı ile yerleşen cinsel birleşmeyi, erginlenme töreni sonrası göksel bilgiye bilinçlenen Hermafrodit’in beden metaforu üzerinden temsil eder. Hermafrodit kadındaki erkek, erkekteki kadın, anima/animus.

[…] Sanatçı imzasına eşlik eden tuhaf yazılımlarla, resmin nasıl okunması gerektiğine işaret ediyor. Bu okuma sol üst köşedeki 1 rakamını saat yönünde izleyerek 9 ve 0’la gösterilen, 10 rakamına tamamlanıyor. 10 sefirot. Bu 10 sefirota bağlanan 22 yol İbrani alfabesinin 22 harfine denkleniyor. Her harfin anlam karşılığı dikkate alınarak yapılacak bir okuma “Kabala” olarak isimlenen okuma yönteminin altını çiziyor.

[…] Chagall’ın yaşama bakışı, onun yanından ayırmadığı , “Bir Yaz Gecesi Rüyası” (Resim 10) ismini ödünç aldığı oyunun son sahnesinde muzur peri Puck’ın oyunu bitiren dörtlüğünde dile gelmektedir.

“Biz gölgeler, kusur işlediysek eğer,

Şöyle düşünün ve bizi hoş görün:

Bu hayaller görünürken sahnemizde,

Siz de biraz kestirdiniz yerinizde.”

Yazının tamamı için bakınız, ANTİK DEKOR, Sayı 114, ss. 70-81, 2009.

Fernand Léger: modern sanatın büyük ustası

[…] Rönesans’tan geriye gidildiğinde, değişim ya da gelişmenin her tarihsel döneme özgü karakteristik örnekleriyle karşılaşılır. Ancak ilerleme fikrinin ilk sembolü tekerlektir. Elektronik teknolojisi öncesi çağlar, tekerleğin ilk dönüşünde insana aktardığı enerjinin etkisiyle ilerlemeye başlar. Bir sembol olarak çeşitli katmanlarıyla okunabilen tekerleğin, sanat tarihinde konu ve içeriği değiştiren rolünün ilk önemli sahnesi Velázquez’in “Las Hilanderas” adlı görkemli yapıtıdır. Tekerleğin teknoloji göstergesi olarak taçlandığı; konu ve içerikle örtüştüğü eserler ise Léger’in disklerinde izlenir. Velázquez’de tekil bir örnek olan tekerlek, Léger’in yapıtlarında yaşama biçimi veren, insana daha mutlu bir dünya tasarımı sunan müjdenin göstergesidir.

[…] Léger iç dünyasından, duygularından söz eden, bunları resimlerinde yansıtan biri değildir. Léger’nin yapıtları düşüncelerini yansıtır.

[…] Ancak 1930’lara doğru giderek realistleşen figürleriyle birlikte ayçiçekleri ve enginar çiçeklerinin varlığı onun makine dünyasına rağmen, kırsallığın değeri düşüncesini yansıtır. Bu dönem eserlerinde figür yorumundaki realistleşmenin bu bitkilerle buluşması dikkat çekicidir. Yabani enginar Akdeniz coğrafyasının bitkisidir. Yaprağının bezeme sanatındaki serüveni Mısır, Yunanistan, Roma kültürleri üzerinden gelir ve Orta çağ’da gerek bitki gerekse motifi kaybolur. Rönesans ile birlikte yeniden doğan enginar 16. Yüzyılda İtalya’dan Fransa’ya kültür gelini olarak gelir. Gelinin adı “akantus”dur.

[…] Türk Resminde Toplumsal Gerçekçi sanat akımının çoğu sanatçısı da Léger atölyesinde çalışanların öğrencileridir. Ancak Léger’nin resimlerinde ne folklorik ögeler ne de feodalizmin figürleri izlenmez.

[…] Léger’nin figürleri göz göze gelinemeyen faziletli duruşlarıyla güncelin duygu özelliklerinden arınmış, evrensel alana açılmış, uzak-ufuk bakışlı erken Orta çağ aziz ve azize imgelerinin esenlikli huzurunu yansıtırlar.

[…] Hiçbir sanatsal buluşu olmayan, her akımdan yararlanan bir devşirmeci midir? Léger eleştiriler karşısında ne sanatında ne de hayatında tepkili değildir. O idealisttir. Onun için sanat sosyal bir sorumluluktur.

[…] Teknoloji dünyasının yanında organik doğa görüntüleri resimlerinde izlenmeye başlar. En önemli yeniliği ise biçim açısından yaparak özgünlüğünü ortaya koyar. İki boyutlu yüzey üzerinde kalın konturlarla sınırlanan figürlerden bağımsız, keskin renk bantları ve renkli geometrik formlar resimlerinde bir yenilik olarak izlenir. Bu bağımsız renk kullanımı ve çoklu kurgularının eş zamanlı gösterimi Amerikan sanatı üzerinde etkili olur.

Yazının tamamı için bakınız, ANTİK DEKOR, Sayı 115, ss. 74-21, 2009.